16 Kasım 2010 Salı

Hayata Dair - Geleneksel Trakya Zirvesi II

Birincisi bu blogun oluşumunu sağlayan, miskin için önemli bir zirvedir. Bu sefer zirvede 3 kişiydik Aynadaki Aksim, Aydın ve ben ter yine Edirne tabi ki. Cuma akşamı Aydın ile birlikte iş çıkışı nişantaşında onestop cafe de  bir kaç çay içtikten sonra koşar adım taksimden servise yetiştik. Pekte uzun sayılmayan bir yol hikayesinin ardından hatta hiç bir özelliği olmayan yol hikayesinin sonu Edirne ye vardı. Edirne de tekrar servise bindik ve durağın adı cami durağı olsa gerek meyveli bir heykel var işte orada indikten sonra ev sahibi arandı ortalıkta olmadığı ve karnımızın aç olduğu için hemen börekçiye oturduk böreğimizi yedikten sonra eve doğru harekete geçtik. Doğal olarak tekel bayiine uğrandı eve varıldı. Evde bizi karşılayan yaramaz bir kedi adı Esrik kendisi sevimli mi sevimli bir kedicik. Biraz oyundan sonra odanın kapısını çekip muhabbet koyulaşıyor kahkahalar artıyor sesler yükseliyor suskunluk kalmıyor. Zirvede susmak olmaz. Gecenin ilerleyen saatlerinde aldığımız nevale tükeniyor ama bizde amaç dağıtmak olunca sabah gün ağarmaya yakın yollara düşülüp tekel arınıyor.Yakıt ikmalini bir tekelden yapıp eve dönüyoruz.Ev sahibi içtiği onca şaraba rağmen miskin saat 06:20 bunu bloga yazmazsan görüşürüz gibisinden söylemlerde bulunuyor.Saat bu kadar olduysa ortada tüketilecek bir şey kalmamış olmalı aydın ufaktan inzivaya çekilirken mutfak balkonunda Gecenin Zirvesindeki Serat görünüyor ve hemen koşar adım yatağa yatılıp uyunuyor zira zirvede ve başı dönüyor, uyumak istiyor ama uyuyamıyor bilirsiniz. işte.Saat 3 civarı gözler tekrar açılıyor.Anlaşılan misafirlik bitti aydın ve ben mutfağa dalıp bütün light ekmeği tost yapıp yanında bir çay koyup kahvaltımızı yaparken ev sahibi hala uyumakta. Kahvaltının ardından televizyonu açıp vakit geçirmeye çalışırken Serat uyanıyor mutfağa gidip ekmek sepetini açtığında hayal kırıklığına uğruyor ve ekliyor " ağa aşağıda marketten alaydınız bi ekmek be ya, zor bulunuyor bu ekmek biliyorsun", biz tabi ki karnımızın tok olmasının bize verdiği haz ile birlikte ses etmeden kıs kıs gülüp suçu birbirimizin üstüne atıyoruz Aydın ile. Güne geç başlıyoruz ve hava karardıktan sonra dışarı çıkıp Pena bara gidip başlıyoruz geceye saatler ilerledikçe eğlence artıyor tekilaların sayısı bilinmiyor zirvenin bu akşamki konuğu Aydın'mıydı yoksa.Akşam saatlerinde Serat'ın liseden bir arkadaşı muhabbete ortak oluyor hız kesmeden devam ediliyor eğlenceye. Canlı müzik ve eğlence aranıyor penadan ayrılıp Ghetto bara gidilip canlı müzik bekleniyor jazz var diye kandılırdığımız grup çıkmadan evvel enstüramanların eksik olmasıyla ortaya çıkıyor ama " aga saksafon yok be ya " sorusuna " e ağa yanında taşır be kızan " cevabı alınınca üstelenmiyor. Nitekim çıkan arkadaşların jazzı bırak müzikle çok yakın olmadıkları ilk 6 saniyede belli ediyor içkiler içiliyor hemen sigara içiliyor ardından ve 2. şarkının ardından koşar adım uzaklaşılıyor mekandan. Liseden arkadaşı otobüse bindirip evine gönderdikten sonra geri dönülüyor ortamlara fasıllar eğlenceli ve çekici geliyor ve o meyhaneden gelen ses bir yerlerde Adnan Şenses mi var ne oluyoruz dedirtiyor.Hemen karşı banka oturulup keyifle şarkılar dinleniyor alkış tutuluyor ve yine uzaklaşıyor mekandan derken geceye final gerekiyor dediğimiz anda. Tekelin önünde kararlar verildikten sonra alınan erzak doğru meriç kıyısına taşınıyor. Final nehrin suskunluğu ile yapılsın o asil, sakin içinde neler var bilemediğimiz bir nehir akıp gidiyor. Aydın zirveye ulaşmış çoktan sebep olarak Erkan Oğur gösteriyor. Biz Serhat ile hala dipteydik ama ve zirvedeki Aydına dediğimiz şey ortaktı "bizim taşıdığımız kalbin bu dünyada kimse için bizim için bile bir önemi yok, al çıkar ve at şu nehre, ne nehrin umurunda olur, nede bizim". Benim hala düşündüğüm bir soru daha geliyor "hadi ben hayatın sillesini yedim de böyle oldum sana ne oluyor". Bunun cevabını bir ara tartışacağız miskin şimdi zamanı değil. Aydın zirveden alınıp eve götürülüyor gece soğuk haliyle. Eve varılınca aydın gömülüyor yorganlara Serhat bloglara bense içkiye.Sakin ve sessizce uyunuyor gece sonunda. Ama ben hala zirveye ulaşamadım sıra bende olmalı ki sabah kahvaltıda başlıyor kahvaltı dediysek öğleden sonra üç gibi falan. Başladık bir pazar günü Edirne önce temizlik sonra dışarıya çıktık ve Aydın 2 gün sonunda gündüz gözüyle Edirneyi gördüğüne seviniyordu.  Edirne ye geldim de ciger yemedim dememek için Aydın'a ciğer ısmarlandıktan sonra tekrar başlıyor zirve yolculuğu oturduğumuz masada arkadaki iki kız kesilemiyor karşıda Serhat oturduğu için ama o ikiliye öyle bir üçüncü katılıyor ki beni benden almasa da alkol alım hızını artıracak bir güzel. Hız limitlerde tekilalar biralar yarım saatlik dilimde havada uçuşuyor.Otobüs kaçıyor ben uçmaya yakınım ama İstanbul'a koşarak ta gelebilirim sorun yok yani. Serhat'ın yerinde adımları ile otobüse yetişiyoruz acele bir veda ve geride kalan Edirne. Kıza ne oldu diyecek olursanız hiç merak etmeyin kendisi iyi en son arkadaşları ile birlikte yürürken gördük gayet iyiydi merak edilecek bir durum yok.Beni de bıraktıkları yerdeyim promil düşse de kafa aynı hep.

 Miskin yoruldum hadi selametle...

1 yorum:

Aynadaki Aksim dedi ki...

o değil de ben dün gece 10 fantom gücünde mala bağladım penada. :)