19 Ağustos 2011 Cuma

Bak şimdi


fecr suresinin 18. ayetinde : velâ tehâddûne ‘alâ ta’âmi-lmiskîn(i) "miskinleri* doyurmayı teşvik etmiyorsunuz".



Ayıp değil mi sizin yaptığınız. Aklıma gelmişken iş yok, çok yalnızım lan! 


*Arapçada miskin yardıma muhtaç anlamı taşır

13 Ağustos 2011 Cumartesi

Ah Bu Şarkıların ...

Çoktan unuturdum ben seni çoktan. ah bu şarkıların .....
       Ben de unuturdum ama şarkılar benim unutmama engel. Unutamıyorum o güzel günleri, ne güzel kırlarda koşup oynaşırdık. Yeşilçam filmleri gibi gözümün önünde her zaman. O ceylan gibi sekerek koşturman. O nasıl koşuş allah aşkına. Gülmekten kendimden geçtiğim anlardı. Sırf öyle ayakların yan basarak koştuğun için yakalayamazdım seni uzun süre. İnsan gülerken koşamıyormuş sen bana bunu öğrettin unutulmayan. Yoksa sen kaçacaksın ben kovalıcam bu en fazla 5 saniye sürerdi. Senin o kaçışını görseler yanında Bolt kadar hızlı olduğumu görürdü herkes. Salak salak koşturup ağaçlara yaslanıp romantizmin doruklarına çıkmaya çalışmana ne demeli. Ormanda şu yaptığına bak beni mangalın başından ayırdığın için hep yanık yedik o köfteleri, kanatları, butları. Şimdi şarkılar değil de yanık köfteler hatırlatıyor seni bana. Hep o yeşilçamda Tarık Akan'ın oynadığı filmlere özenirdin ne zaman pikniğe gitsek. İffet filmi de yeşilçamın nadide eseridir desem kıyamet kopardı ama. İşine geleni seversin sen ürkek ceylanım. Şimdi dön nolur diye yalvarmak vardı ama kim olduğunu bilmiyorum tanımıyorum seni.
       Bahar geldiğinde mi ben böyle olurum. Yoksa ben böyle olduğum için gelir bahar. Ayrıca bunun konuyla ne ilgisi var. Bahar kim? Sevmezsin Bahar'ı biliyorum aslan yemi ceylanım. İlkokuldan arkadaşın. Lisede  de aynı sınıfa düşmüştünüz hani. Hep kıskanıyordun onu sebepsiz yere. Ne yapsa kötüler kendin bir halt yapayım demezdin. Ekmek elden su gölden yaşardın hep. Ödevlerini tenefüslerde onun defterinden geçirirdin hep. Sonra da kötülerdin. Hatırlarmısın bir keresinde seni derste göt etmişti. Sen de hakettin ama deyince benle iki hafta konuşmadın hani. Ergen triplerinden bıktığım o iki hafta ne iyi gelmişti. Sonra Bahar ile konuştuğumu görünce kıskançlık krizine girip tekrar gelmiştin yanıma. Sahi niye geldin lan. Gelmeseydin şimdiye bu pişmanlıkları yaşıyor olmazdım be ak gerdanlı ceylan.
       Senle ilk sinemaya gitmiştik hatırlıyor musun. ... Yok nereden hatırlayacaksın dün ne yediğini bilmezdin ki sen. O bilet gişesinde duran ablayı hatırlamadığını adım gibi biliyorum. O yüzden sormuyorum. Keşke onun sözünü dinleseydim. "İki bilet, öğrenci" diye başlamıştı muhabbetimiz pek uzun da sürmedi zaten. Bununla mı izleyeceksin bence sen bunu yeşilliğe sal gitsin demişti abla. Hiç ses çıkarmadım bozuntuya da vermedim. Kadın bir bakışta senin kim olduğunu anlamıştı da ben anlamazlıktan geldim ya o kadar sene. Kızıyorum kendime, gülüyorum şimdi. Bende de varmış bir mallık hep sana yüklenerek haksızlık etmek istemem. Zaten bir    kelime söylemeye kalksam ağlar küser, sonra gelir barışırsın. Yahu küstün madem git be kardeşim iki dakikaya neden geri geliyorsun. Ağzımın tadını bozuyorsun.
        Motorsikletim vardı onu kıskanmıştın en son. Çok canımı sıktın o zaman yine ses etmedim belli bir süre ama o son triplerinden sonra kararım kesindi. Bir gün motor kadar bile değerim yok derken haklıydın. Yoktu gerçekten. Motor beni bir yere götürüyor en basit anlatacak olursak ama sen beni hep dibe çekiyorsun korkudan su içmeyi de beceremeyen ürkeğim. Babanın tayini çıksa da gitseniz diye yaz boyu dua ettim, camiden çıkmadın senin yüzünden imana geldim. Senin aklın hala bi yerlere gelmedi ya. En çok o yaz hiç bir şey yapamama üzülüyorum. Hadi bırak onu da yaz boyu o kadar dua etmeme rağmen okulun ilk günü o salak koşuşun la yanıma koşman yok mu üzüntüden ağladım içten içe.
        Şimdi kimse yok hayatımda sen ne yapıyorsun yaşıyormusun. Şaka lan bana ne ne yaparsan yap. Hadi ben kaçar.

Dipçik not: Bu yazıdaki kişiler ve olaylar tamamen hayal ürünüdür. Ormanda mangal yapıp şarap içmek ve ardından halı saha maçına gitmek varken o güzelim ergenliği böyle harcayıp gittiğimi düşünmenizi istemem.

11 Ağustos 2011 Perşembe

Sweet Çaydanlık

        Bugün yeni çaydanlık aldım çok iyi anlaştık kendisiyle. Benim kanım kaynadı hemen o da suyu kaynatınca
çay pişmiş oldu. Çay içtik, sigara içtik derken kafamız güzel olmaya başladı. Fincan da kendini dışlanmış hissetiğini söyledi. Üzüldüm "lan oğlum" dedim "sen böyle yaparsan ben kime dert anlatacam senin yerin ayrı hiç alınıp gücenme bak çaydanlık iyi birine benziyor sen de anlaşacaksın onunla benimseyeceksin onu" dedim. Tamam dedi muhabbete daldık. Laf lafı aştı derken konu çayı kaç şekerli içersine geldi. Nereden geldi ben de bilmiyorum ama geldi işte.
       Çaydanlık ben demliğe bir tane atıyorum çay demini iyi alsın diyemidir nedir bilmiyorum ama alıyorum bir tane işte laf olsun. Fincan da ben bilmem sahibim bilir diyerek noktayı koydu. Ben yorum yapmaktan ve konuyu tartışmaktan uzak durdum tabi. 
       İlerleyen zamanda bu şekilde benzer konular muhabbetler arttıkça ortam sıkıcı bir hal alıyordu. Çaydanlık ve fincan olduk iyi anlaşmış birbirlerine fıkralar anlatıp, gülüp eğleniyorlardı. Sanki demin bendim ağız burun eğen çaydanlığa şu fincanın haline bak arkadaş. Kepazelik resmen ağzını ayıra ayıra gülüyor. Çaydınlıkta fincan güldükçe basıyor fıkrayı, veriyor espriyi ortamı gevşektikçe gevşetiyor. Bu durum belli bir zaman sonra sinir olmama neden oldu tabi. Sigaram ve ben hiçe sayılmış bir kenarda oturduk onları izliyoruz. 
       Sonunda dayanamadık artık çaydanlığı mutfağa bırakmak zorunda kaldım. Fincanı da aldım elime yaktım sigaramı ve sessizliğin verdiği inanılmaz haz ile çayımı sigaramı içtim.

Kırık Notlar

Ön Bilgi: Ajandamda karalamış olduğum birkaç yazı not, şiirimsi değişik öğeler içeren bir kaç yazı buldum işte bunlar onlardan başka bir şey değil.


I
Rüzgar

       Rüzgar ne taraftan eserse yüzümü o yöne çevirirdim eskiden. Saçlarım epey uzundu ve rüzgar onlara bir sevgilinin elleri gibi dokunur ve tarardı.
       Şimdilerde yine rüzgara dönerim yüzümü her estiğinde. Bazen bir gerçek oluyor suratımda patlatıyor şamarını . Çoğu zaman ise yağmur sonrası toprak kokusunu, deniz kenarında yosun kokusunu getiriyor burnuma. 
       Yine bir rüzgar esti geçen gün. Çevirdim yüzümü yine ona karşı ama hiç bir şey yoktu. Ne burnumda bir koku, ne suratımda bir şamar, ne de saçlarımı okşayan hafif bir el. Sanırım bu sefer yalnızlığımı getirdi bana. Ne görebildiğim bir şey var, ne de hissettiğim bir şey. Sadece bir anlık esinti ve ben. Anlamsızdı rüzgar ben gibi.
       Şimdi rüzgarsız bir denize yelken açıyorum ilerleyebileceğimi zannetmiyorum ama bekliyorum rüzgarı bu sefer beni götürmesi için.




II 
Hediye 

Bir hediyedir bu benden sana
Ne ilk ne de son olacak
Al bütün kederimi hediyem olsun
Ver bütün ümitlerimi 
Ya da onlar da kalsın
Hediyem olsun 


III
Oldu o zaman 

Aşk kapına dayandıysa ne çare
Bütün acı şarkılar aşkı anlatır ve
Şarkılardan kaçış yoktur
Bütün sözler yüreğine dokunur

Kafanda deli sorular
Binlerce dansöz var
Naber lan hıyar
Oldu o zaman ben kaçar


IV
Halüsinasyon

       Halüsinasyon gördüm iki gün önce çok acayip güzel oluyor. Sen de bi bak istersen. Çok güzel lan denemeye değer. O değil de Ulan halüsinasyon bile gördüm seni hala göremiyorum. Nerdesin lan !

10 Ağustos 2011 Çarşamba

Oyuna Geldik

      Oyuna getirdiler bizi sevgili Kalamışlılar. Halbuki biz bir tatlı huzur almaya gelmiştik ama kendimizi Münir Nurettin Selçuk Caddesinde king oynerken bulduk. Aslında ben amaçsız gezintiden yanaydım ama önce oturalım bir çay içelim dediler.
       Şimdi mevzu çay olunca sevgili idaeltepeliler ben dayanamam her zaman çay içmeye müsait ve istekli bir bünyem olduğu için bir çay ısmarlayarak beni kandırmak mümkündür. Çay içerken cebimden çıkardığım samsun 216 yı yakacak bir ateş aradım ama bu dallamalar çay içiyor da sigara içmiyor." Lan" dedim "onun tadı öyle çıkar mı? Üç yıl fazla yaşarız belki diye şu yaptığınıza bakın amacınız nedir ki sizin. Yeşilayın bile bir amacı vardır para kazanmak gibi peki ya sizin. Yok. Olmaz tabi yarın sigaraya başlıyorsunuz ben de sizden otlanıyorum bundan sonra en azından bana yararanız olur bak." diye iyice telkin ettim sevgili yol arkadaşlarıma.
       Bu dengeden yoksun gruptan bir arkadaş çıkıp " eee napıyoruz " diye sormaya başlayınca. " Oturduk çay içiyoruz iki dakka keyif yapıcaz sonra gideriz ne var lan" diye çıkıştım. " Ya ben king falan mı oynasak demiştim aslında" deyince diğer iki dengesiz hemen bu fikre kapılıp üzerimde yoğun baskı oluşturmaya başladılar.
      Sağlı sollu ataklar ile beni yıldırmaya çalışan 3 dengesiz ile nasıl başa çıkacağım konusunda hiç bir fikrimin olmayışı beni kaçınılmaz sona doğru sürüklerken birinin " ağa kanlı oynayalım " demesi beni son derece heyecanlandırdı. Zira üniversite yıllarımı bu konuda yüksek öğrenim alarak geçirdiğim için bu üç şahısın beni eğlendirebileceğini düşündüm.
       Hemen bir deste, yaz-boz derken hızlıca oyuna konsantre olmak için bir çay daha söyledim. Her boş bardağı almaya geldiğin garson "bir daha, bir daha" iyice kaptırdım kendimi. Oyun istediğim şekilde giderken bana gelen cezanın önemi yoktu hepsini oynarım önemli olan kağıt takibini sıkı yapmak. Stratejik hamleler ile kapalı oyunum ile rakiplerime yani şu 3 herife gereken dersi verdim. Hesabı ödemeye giden boynu bükük 2 kişi görünce çay ile birlikte sigarama asıldıkça asıldım. Hesabı ödeyen kardeşlerim " lan ne kadar çok çay içmişin " diye yakarsalarda onlara " siz de tost yediniz kola içtiniz o kadar aynı yere varır. " diye tesellide bulundum. Sonunda kalkıp giderken ben dahil herkes oyuna geldiğini düşünüyordu.
       Oyuna geldik sevgili suadiyeliler.

9 Ağustos 2011 Salı

Bilmem ?

- saat kaç ?
- bilmiyorum.
- saat kaç ki ?
- bilmiyorum bana sormak yerine saate bakıp öğrenebilirsin
- çok geç olmuş mudur?
- olmuştur.
- niye saat kaç ki geç olsun
- bilmiyorum ama ilk sorduğundan bu yana 2 dakika geçmemiştir.
- ilk ne zaman sordum ki ?
- biraz önce
- o zaman cevap vermedin ki
- bir cevabım oldu 'bilmiyorum' dedim
- o cevap değil ki
- tam olarak bir cevaptı
- sana saati sorduğumda bana saatin kaç olduğunu söylersen cevap vermiş olursun ama sen bilmiyorum dedin
- bak ne güzel söyledin bilmiyorum
- neden saate bakmıyorsun o zaman
- saatim yok ayrıca öğrenmek istediğim zaman telefonuma bakabilirim
- ee baksana o zaman
- öğrenmek isteyen ben değilim sensin ve sen bakarsan telefonuna saati öğrenebilirsin
- sen neden bakmıyorsun ?
- saatin kaç olduğunu merak etmiyorum ve herhangi bir işim de yok iyiyim böyle
- ama benim geç kalmamam lazım
- bence de geç kalma
- ama saat kaç bilmiyorum
- ben de
- o zaman baksana saate kaçmış
- çok geç
- nasıl
- saat geç oldu diyorum
- nerden biliyorsun
- hissediyorum
- kaç gibi hissediyorsun
- geç olduğunu hissediyorum o kadar
- çok geç olmadan gitmeliyim
- git
- tamam o zaman ben gidiyorum
- yolu biliyorsun bye bye
- görüşürüz gittim ben
- hala burda mısın ?
- ...

5 Ağustos 2011 Cuma

Kavga Etmeden Dövüşelim

       Bir nevi fayt kılap yani sevgili Grekliler. Şimdi nasıl yapacağımızı anlatayım önce semizotunu iyice yıkayıp parçaladıktan sonra süzme yoğurdumuzun üzerine katıp karıştıracağız üzerine de zeytinyağı gezdirdikten sonra işlem tamamlanmış olacak. Soğuk servis etmekte fayda var. Dilimlemiş olduğumuz kavunu da buzdolabından çıkarıp masaya getirdiğimiz zaman tek eksik bir büyük olacaktır. Onu da nereden tedarik edeceğiniz beni ilgilendirmez. Ben yememe içmeme bakarım. Fonda rast perdesinden bir kürdilihicazkar makamında ben seni ellerin olsun diye mi sevdim çalıyorsa bu sofrada muhabbet var demektir. Sofraya hemen kurulun gelin dostlarım.
       Kavga yok demiştik bakın gerçekten yok. "Bakın lekeden eser yok." Kıvamında reklam içeren  cümle ile nereye varacağımı ben de bilemiyorum ama gerçekten yok işte. Dövüşmeye ne dersiniz o zaman. Eskinden köpek dövüşleri olurdu köyde sonra yasaklandı amaçsızca dövüşüyorlar falan bizde izleyip korkardık. Şimdi hayvansever biri gibi konuşabilirim ama o da sıkıcı olur zaten biliyorsunuz hayvan sevgimi. Önce kendimden başlar bu sevgim.
      Sofradan ayrılmayalım sevgili yolcu kardeşlerim. Hepinizin yolu uzun farkındayım ben burada beklerim sizi siz dönene kadar ama dönmeyecekseniz de haber verin boşuna bekletmeyin yormayın beni. Giden bir çok halkım geri dönmedi bana ama biliyordum o yüzden beklemedim umut etmedim rahattım. İşte beklediğim zamanlarda hep bir büyük geldi sofraya. O bitti öbürü geldi. Nice büyükler geldi geçti bu sofradan da biz hiç eksilmedik sevgili dostlar. Yolunuz açık olsun.
       Gün ağarmak üzere topladı sofra. Güneşi bekler olduk o gelince rahat uyurduk hep. Batışına bazen yetişirdik bazen kaçırırdık ama bize doğması yetiyordu. Güneşin doğuşunu sevgilinin geri gelmesi gibi bekledik çoğu zaman hep doğudan doğardı güneş. Biz sevgiliyi kuzeyden bekledik hiç doğmadı. Her güneşin doğuşu bir o kadar heyecanlı bir o kadar umutsuz kılardı bizi. Hiç bir zaman kuzeyde görmedik güneşi. Sevgili bizim Kuzey güneşimiz oldu zamanla hiç gelmeyeceğini bildiğimiz halde beklemek gibi. Sofra güne doğru ağırlaşırdı hep o yüzden. Hiç kavga etmezdik.
       Hep dövüşürdük acı kaderimizle hep yenilirdik. Hep susardık ve hep ağlardık. Hiç havga etmez. Hiç bilemezdik, anlayamazdık ve anlatamazdık çoğu zaman.