31 Ekim 2011 Pazartesi

Aristoteles, Platon ve Karadut Reçeli

          

   13 yeni bildiriminiz var.

        Sevgili komşu köylüler. Artık yaylalarda durulmaz oldu çok soğuk oluyor. Donuyoruz burada kışa köye ineceğiz elbette ama seneye bahar da şenlikleri bir zahmet siz düzenleyin. Biz seneye yaza doğru gelebiliriz ancak. Şu kışı geçirebilecek odun stoğumuz maalesef yeterli değil. O yüzden biraz geç iniyoruz. Odunları toplamamız şart. Olası zor durumlarda sizlerden yardım isteyebiliriz. Yardım derken odun isteriz işte olmadı geceleri gelir sizden odun çalarız. Muhlis geçen gün sizin devirdiğiniz çam yüzünden tutanak yedi ormancıdan. Aman ormancı canım ormancı desek de dinlemedi yıktı masayı. Ne yapıyorsun ormancı neden gaza geldin diye çıkışınca kahvede. Abi bir an gaza geldim ormancı da yıkar masayı olayını gerçekleştirmek istedim dedi özür diledi kahveciye de borcu olduğu için kahveci artık dayanamadı daldı ormancıya. Ayırdık tabi ormancı özür diledi hem borcunu da ödedi kahveci Zahit de sakinledi parasını alınca.
        Zahit borcunu alınca herkesten hesabı kapatmasını bekledi. O ödedi siz neden ekiyorsunuz gibisinden laflar etmeye başladı. Böyle olunca herkes eve gitmeye başladı. Zahit " acelesi yok daha sonra eliniz bollaşınca ödersiniz ne olacak ya " diye gidenleri durdurmaya çalıştı. Tabi baktı millet inceden kaçıyor hemen döndü. Parayı çok seviyor adam ne yapacaksın. Tamam parayı seviyorsun ama arkadaş şu televizyonu değiştir demekten dilimizde tüy bitti. Komşu köyün kahvesinde lcd televizyon var lig tv var biz hala siyah beyaz trt2 izliyoruz. Köyün gençleri zaten hep orada takılıyor. Bir de bilardo masası almış adam kimse çıkmıyor. Ceketlerinde mavi tebeşir iziyle dolaşıyor bütün gençler.
          Komşu köyde durum böyle iken biz sobayı zor yaktırıyoruz bizim kahveciye. Ceketle oturun ne var diyebilecek kadar kaypak bir kahveci olunca bizim de işimiz zor tabi. Uzatmıyorum neyse Zahit allah seni bildiği gibi yapsın ne diyelim artık.

       




          Ἀριστοτέλη, Πλάτων bu iki arkadaşı tanımayan da yok köyde kahvede ama bize ızdırap olan kahveci Zahit olduğu için bu arkadaşlar geride kalıyor tabi. Hocasıyla öğrencisi olan bu ikili yayladan inmeden önce karadut reçelini yaparak kışın kahvaltıları daha çekici hale getirdiler. Kahvede satmaya izin vermeyince kahveci, onlarda yan köye gidip orada kahvede satıp, oradan kasabaya inip satarak baya zengin oldular. Parayı görünce tabi kafayı sıyırıp filozof oldular.

       Buradan sesleniyorum şimdi "Ἀριστοτέλη, Πλάτων Atina'ya baktım bulamadım sizi. Atina'da olduğunuzu biliyorum. Siz Zahit'in dangalaklığına bakmayın köye geri dönün. Biz yayladan indik."

26 Ekim 2011 Çarşamba

Eyvah Gönül Sana Eyvah

Özet:  Neyin kafasını yaşıyorum dediğiniz anlar oldu mu bilmiyorum ama bu yazıyı özetleyecek olan durum bu olabilir diye düşündüm. Neyin kafasın bu?

    İlk olarak eyvah gönül sana eyvah:


  
  Daha sonra: 


Bazen bir resme bakarsın ya.
Bakarsın da bir hayale dalarsın,
Çıkamazsın ya o resimden.
Hayallerin çıkılmaz olur hani.
İşte sen hep çıkmazlara sürerdin.
Hep yokuştu senin yolun.
Ben ise yorgun.
Yokuştan değil ama...


Son olarak: 


11 Ekim 2011 Salı

Varlık / Yokluk

        Hiç bir şey varken yok, yokken de var olamaz. Eğer yok olan varoluyor, varolan da yok oluyorsa. Biz bu duruma "Yok ya" diyebiliriz. Ayrıca " okuyom ben yaaa " da diyebiliriz.
       Sevgili hiç kullanılmayan fakat kalemlikte duran eski kalemler. Sizler bunca yazdığınız sayfalardan sonra orada kendinizi terk edilmiş hissediyorsanız yanılıyorsunuz. Sizleri düşünen biri hep vardır. Var olacaktır ya da zaten hiç olmamıştır. O yüzden derde, tasaya, eleme, kedere boğulup kendinizi üzmenin anlamı yok. Panik atak ve alkolizm ile sonuçlanabilecek bu tarz davranışlardan şiddetle kaçının. Ben üzerime düşeni yapıp sizi uyarayım da siz yine bildiğinizi yapın. Ancak sizinle bu şekilde anlaşabileceğimin farkındayım.
        Anlaştığımıza göre sevgili yitik dostlarım. Size gönül ferahlığı ile derdimi anlatabilirim. Yani en azından ben öyle hissediyorum. Sizi bilemem.
        Yağmurlu bir günde ayrıldık. Islanırken veda ettik o zamandan beri her yağmur yağdığında aklımdasın diye bir klişe ile sizi üzmek istemem. Yağmura gerek yok zaten hep aklımdasın. Hani ben seni bir çiçeğin açışı, yağmurun yağması ya da bir mevsimin geçişi gibi kısa zaman dilimlerinde hatırlayacak olsam şimdiye unuturdum. O geri kalan zamanımda. Unutmak acı verici ama daha kötüsü unutulmak ya da hiç olmamak. Yoksan zaten yoksundur. Var olmak ise kaybetmek ya da kavuşamamak gibi sonlara gebedir her zaman.
       "Bir sen vardın bir de rüzgar her şeyimdin bir zamanlar" diyor şair ve devam ediyor " Senden sonra ben de bittim, her yanım sen gözümde yaşlar". Var olmanın verdiği dayanılmaz ızdırap ile şair "bittim" derken yok olmayı istiyor. Fakat bunu başaramadığı için bunları yazıyor.
        Sevgili kafası kemirilmiş tahta dostum sen bunlara şahit oluyorsun. Açıkcası senin yerinde olmak istemezdim. Beni kırıcı buluyor olabilirsin ama gerçekten seninki çekilecek çile değil.
       Kahvemi yudumlarken arada yıldızları görüyorum biri var çok parlak adı ne bilmiyorum. Zaten hiç anlamazdım bu yıldızlardan küçük cezve gibi olan vardı. Sahi o neydi ya?

4 Ekim 2011 Salı

Dalgalan Dur

         Evet sevgili ada sahilleri dalgalandım da duruldum demek istesem bile durulma, duraksama, ara verme bunlar olumsuz davranışlar gibi geliyor bana o yüzden hiç bir şey söylemiyorum. Zaten "dalgalan dur" derken dalgalan daha sonra dur demek istemedim. Sürekli dalgalan dur işte.
         miskin blog olarak aramızda aşağı yukarı bir yıldır buralarda. Daha önce projeler yazılar karalamalar bloglar olsa da miskini böyle değişik bir şekilde benimsedim baya. Şimdi bu geçen 1 yılda neler oldu onları irdelediğimiz zaman. Bakıyoruz ki hiç bir şey yok. Ne kadar güzel değil mi hiç bir şey yapmamak her zaman istediğim bir olaydır ve miskin yaklaşık bir senedir bunu yapıyor o yüzden ayrı sevdim tutuyorum bu işi. Bazen kaybolup gelsem de güzel yani devam edecek yani. Neyse size söyleyeceklerim bu kadar şimdi kendimle eğleneyim biraz.
          Bu fasılı kısa geçmek istedim aslında hiç girmesemiydim diye de düşündüm ama ne bileyim ben. Bu sene denizlere açılmama kararı aldım o yüzden dalgaların çok olmasını istemiyorum. Dalgalar normal seyrinde usulca sürsün yine ama öyle abartı olmasın. O zaman açılsamıydım diye düşünürdüm. Aman boşver derdim ama yine de ne gerek var değil mi. Pazar var gitsem mi acaba diye hiç düşünmedim bu gün semt pazarı var. Ama gitmem adaş o ne kalabalık öyle herkes bağırıyor yaşlandım ben kafam kaldırmıyor. Dün Ortaçgil dinledim keyfim nasıl bilmiyorum. Bu albümü almışım iyi oldu çok da güzel oldu dedim. Kitabın biri eksik nerede olduğunu buldum ama tam olsa da okudum zaten öyle rafda duracaklar sıra sıra ne gerek var bırakayım eksik kalsın. İngilizce çalışayım dedim elimde kaynak da var zamanımız da var e başlamak lazım o zaman ama önce norveçce mi öğrensem diyorum. En son izlediğim filmde ne oldu hiç bilmiyorum hangi filmi izledim onu da bilmiyorum baya oldu mu ya film izlemeyeli. Kitap da bitmedi arkadaş hikaye devam ediyor ama sonunu hiç merak etmiyorum sıkıldım sanırım bırakırım yakında. Şimdilik aktaracaklarımız bu kadar sevgili porselen kupasını kalemlik yapan dostlarım.