28 Mart 2011 Pazartesi

Hiç Sorma

İşten çıkmış yorgun argın eve dönerim her akşam. Durak ile ev arasında belli başlı noktalarda belli başlı kediler vardır. Geçerken laf atarız birbirimize yine öyle bir akşam. Bakkaldan aldığım nescafeler ile eve doğru giderken daha ilk köşeyi dönmemle sevgili uyuşuk kedi Zohor karşıma çıktı. "Naber lan it " Dedim bir göz attım. " İyidir abi her zamanki gibi " dedi devam ettim tabi yoluma önemsemedim iti. Şimdiye kadar olduğu gibi. Karşıda duvara uzanmış Miçkov " Abi erkencisin bu akşam " dedi geriniryordu. Yeni kalkmış uykudan belli. " Akşama kadar yatıyorsun lan şurada. Dünya sana güzel " dedim. " Yok be abi " dedi. Muhabbeti fazla uzatmasını istemediğim için cevap vermeden yoluma devam ettim. Biraz ilerde çöpün başında mahallenin ayyaş kedisi Lazoretti kaldırdı başını. " O abi erkenciyiz nevale yok hayırdır çulsuzmusun yine " diye dalga geçercesine sordu. " Hafta içi çalışıyoruz olum yok nevale falan öğrenemedim aylardır " diye tersledim. " He abi kesin öyle ben bilmiyorum zaten geçen ay hiç görmedim seni " diye iğneleyici laflarından sonra çöpe daldı tekrar. Zaten çöpe dalmasa ben ona dalacaktım. Kendisi için hayırlı olanı yaptı. Yarın tokatlarım ben onu siz merak etmeyin sevgili Dumansız hava sahaları.
En son köşeyi döndüm eve varacağım fakat birini göremedim. Duvarın üstünde Osman'ı göremeyince şöyle sağa sola bakındım önce. Göremeyince Mart ayı tabi iş peşine düşmüştür bizim çapkın diye fazla üstelemeden devam ederken baktım ki Osman duvarın dibine sinmiş ağlamaklı bir vaziyette oturuyor. " Hayırdı lan Karadeniz'de amiral mi battı " diye gereksiz bir espri yapsam da gülmedi. Osman benim gereksiz esprilerime güler " Abi git işine yaaa nereden buluyorsun bu kadar gereksiz espriyi anlamıyorum." diye tavır alır sonra da gülerdi. Ama bu sefer hiç istifini bozmadı. Anladım ki önemli bir şey var. Oturdum yanına bir sigara yaktım uzattım ona da " Yok abi öksürtüyor onlar beni "dedi. Cebinden çıkartıp bir maltepe yaktı. Bıyıkları sararmıştı Osman'ın sigara içmekten. Sigarasını yakarken bıyıklarını yakıyordum az kalsın doğal olarak kızdı bana ama belli etmedi o kadar. " Dur be oğlum bıyıkları yakıyordun " dedi sadece. " Kusura bakma abi "dedim. " Ne oldu abi hayırdır " diye ekledim hemen. " Ne olsun be oğlum malum mart ayı geldi. Biliyorsun bu kış yengeyi kaybettik anayolda. Şimdi onu düşünüyorum yaş geçiyor Miskin şimdi bu yaşımda gidip kur yapmak dişi kedi kovalamak zor geliyor artık. Nasıl yapıcam hiç bilemiyorum çok yoruluyorum. Anayola atlasam mı diye düşünür oldum." dedi. Ne kadar " Abi saçmala olur mu öyle şey." desem de. Daha da dertlendi bir iç çekti " Hiç sorma valla ben öyle arabaların önüne atlayacak kedi değilim ama yoruldum be oğlum. Vaktimiz geldi artık bizim de fazla oluyoruz artık." diye ekledi. Ben de " Ne fazla olacaksın abi şurda duvarın üstünde yatmakla kime ne fazla olacaksın saçmalama kimsenin varlığından haberi bile yok kime fazla olacaksın kendi kendine kuruntu yapma hadi git bak şu çöpün oraya yeni manita düşmüş diyorlar yolda bizim çocuklar çöreklenmeden başına kap onu neyin eksik Miçkov'dan." dedim verdim gazı bizim Osman'a " Vallahamı la varmı hakket." dedi. Gözlerinin içi parladı şerefsizin sigaradan iki fırt çekip attı ve hemen topukladı.
Ertesi akşam baktım bizim Osman eski yerinde yanına almış manitayı Keyfine diyecek yok. Saçlarda bir kutu jöleyle yatmış duvara. Geçerken " Abi nasılsın ." diye sordum sırıtarak. Anladı tabi neye sırıttığımı. " Valla miskincim hiç sorma." dedi..

22 Mart 2011 Salı

Aşk Kuru Pilav Sever

Kimse de demiyor ki aç mısın yemek yedin mi diye. Varsa yoksa aşk, o kız beni terk etti evinde gitarın var mı gidelim öyleyse. Madem öyle sevgili fındıklı nescafeler ben de bir oturup düşüneyim bu konu da dedim. Düşününce aklıma bir şey gelmedi. Tekrar düşündüm ve evet aşk kuru pilav sever yanında şöyle güzel de bir cacık varsa. Keyfine diyecek yoktur.

Aşk göbekli kamyon şoförüdür sevgili mobil delvaclar. Nerede iyi kuru yenir bilir hemen orada molasını verir. Kurusunu yer o cacıklı falan diye tarif ettim ya öyle işte. Daha sonra güzel demlenmiş güzel bir çay yanında sigarayla körükler de körükler. Keyfine diyecek yoktur. Sonra koyulur yola bam teli olur. Tayfun Talipoğlu olur. Ne olacağını bilemez 8 yaşında çocuk olur. Yeri gelir 8. sınıfa giden talebe olur. Yeri gelir 80 günde devri alem olur.
Biz ne desek o olur aşk " Ben her türlü uyarım abi bana bakmayın kafanıza göre takılın. Rahat olun." der her seferinde. Ama "Yol uzun bir mola ver de kuru fasulye yiyeyim." der.

Sen de ısmarlarsın artık  bir kuru pilav. Ama dikkat et güzel yapsınlar. Tadı damağımızda kalsın geri dönmek isteyelim ama dönemeyelim. Çünkü ilerde daha iyi yapan yerleri de bilelim. O acıktıkça mola verelim. Hep daha iyisine gittiğimize inandıralım kendimizi çünkü onun için fark etmiyor iyi kötü kuru olsun da karnı doysun da gerisi hikaye. İyi olmuş olmamış kimin umurunda.

Demem o ki meydan da burger king'in önünde bekleme sen aşkı o kuru pilav sever. "İki saattir ne anlatıyorum ben" Beklenmez dedik sen götürürsün onu istediği yere. Beklersen gelmez bekletirsen de gider. O kuru pilav sever en iyi yapan yeri bilmiyorsan bir kuru fasulye pilav yapmayı öğrenmelisin hem de en iyisini.

İşte üst-insan kuru-pilav yapmasını bilendir. Size buradan söyleyip dağlara geri dönmek için geldim. Beni bir kişi anlasa bile o kadar yolu tepip geldiğime değer. Panayır kalabalık sivrisinek falan derken kuru fasulyeyi unutmayın. "Aşk öldü onu siz öldürdünüz açlıktan geberdi" diye devam etmek istemiyorum.

Haydi afiyet olsun.

16 Mart 2011 Çarşamba

Taşlama

Baktı atılacak taş yok yerden çektiği okeyi attı. Bu çocukla okey oynamak sıkıcı taşla dedikçe yarayan taş atıyor. Biz burada okey dönerken okey atıyor yana. Dayanmadım sevgili Cumali ustalar. " Salakmısın oğlum Selim ! " diye çıkıştım. Küstü andaval herif hem oyunu takip etmiyor hem de küsüyor. "Ben oynamam arkadaş" diyerek yıktım ıstakayı. Şevket abi çayları getirdi. "Tamam oğlum olur böyle şeyler kaçmasın tadınız haydi tavşan kanı bunlar bekletmeye gelmez" dedi ve gitti. O na da küfür ettim. İki çay satarım ayağına etmediği şaklabanlık kalmadı. Bilardo oynarken siyah topu yanlışlıkla sokan adama bile Semih Saygıner miş gibi davranması beni çıldırtıyor. " Lan oğlum nerde öğrendin ıstakayı böyle tutmayı" diye dalga geçmesi gerekirken " Kendine has bir stilin var" diyor. Gazlıyor ha gazlıyor.

Yeter artık sevgili küçük çıraklar. At yarışından hiç anlamam ama o kanal hep arkada açık kalsın isterim. Şevket nedenini anlamasa da onunda işine gelir. Takip eder ben de fonda çalan paco de lucia yı dinler okeyimi oynarım. Nişantaşında kahve bulmak zor insanların atlardan haberi yok şevket abinin sigaradan sararan bıyığını bilen de yok. Kim ne yapsın zaten. Kurtuluşta bir batakhaneye koşarız biz. Nişantaşı akşamlarından. Artık gitmez olduk tabi. Artık güzel kafelerde oturup dedikodu yapar olduk. Küfürler yerini esprilere sıkıntılara bıraktı. Artık okey atan yok. Bu yüzden küfür eden bir adam da yok. Vardır ama benim bundan haberim yok. Ben sadece yan masadaki kızı kesebiliyorum sonra kalk git o kadar.

Hayatta en son özleyeceğim şey okey oynamak olsa gerek hiç sevmem ama başka oyun bilmeyen bir guruh sizin çevrenizdeyse meçbur oynarsınız. Şimdi o kadar anlattım da bu neyin nesi demeyin sevgili döperler. Ben daha çok king oynamayı severim. Poker de oynarım çok kalantor gösteriyor puro falan içmek lazım, viskiler falan sıkar beni. King işte en kanlısından öğrenci işi olsun abi dercesine. Kahvehanelerde çok farklı hayatlar var çok güzel lan. Buradan hadi kahveye gidelim diyecek halim yok ama gidesim var .

Neyse bir ara şevkete uğramak lazım sevgili son ikiler.

13 Mart 2011 Pazar

Söyle Derdin mi Var

Sevgili Mikronezyalılar.

Neden masamda 4 çeşit bardak var diye düşündüm bu sabah ama hiç birini kaldırmadım yıkadım geri koydum hepsini. Bira bardağı, su bardağı, kupa ve termos bardak olmak üzere 4 tane hepsi işe yarıyor gün aşırı kullanıyorum. Neden kaldırıp dolaba koyayım ki dursunlar işte masada bana zararı mı var. Hem masayı zengin gösteriyor. Öyle kalabalık karmaşık değil biri kitabın üzerinde biri bilgisayarın yanından diğeri bir köşede. Öbürü nerede. Anam! bardağım eksik bulamıyorum. Hıımm elimdeymiş önüme koymuşum çay içiyorum da.

Kendine çay alsana diyecek kimse de yok evde sigara içmezdim evde artık çok önemsemez oldum. Dün sigaradan dolayı kangren olmuş bir bacak kestim çok önemsemedim. Mola verdim sigara içtim. Herkes tedirgin ben neden sakin. Bu sakinliğin arkasında ne var merak etmezsiniz değil mi. Etmeyin zaten bir bok yok. Ne olacak   ki umursamayış sakinliği bu hayatı. Zaten insanlara anlaşılmaz bir kişilik sergilemişim onlarda alışmış bu duruma. Hiç dikkatle bakmamışlar. Aslında ne kadar önemsediğimi. Ama onlarda haklı ben bile anlamıyorum bazen kendimi. Bir kedim bile yok diye dalga geçerken aslında yalnızlığımı anlattığımı kimse anlamıyor. O yüzden kendimi bazen bir böcek olmasa da kedi gibi hissediyorum. Kedi mi kedi nereden çıktı şimdi.

"Eskiden ne güzel şarkılar vardı dimi " diyen biri olmayın sizde sevgili Ruandalılar. Şarkılar eskimez onları eskitebiliyorsanız size diyebilecek hiçbir şeyim yok. Ne desem boş.

İki saattir boş boş konuşuyorsun miskin söyle derdin mi var der gibisiniz: Bu sefer onlar anlattı ben dinledim.




11 Mart 2011 Cuma

Bunda Bir İş Var

Sevgili kardanadamlar.
İçerisinde bulunduğumuz şu soğuk günler bitsen de güneşin yüzünü görelim diyecek bir halde değilim. Bana ne havadan fark etmez ben her türlü güzelim. Her günüm ziyan iken hava soğukmuş kar kalınlığını 3 metreyi aşmış umurumda olmaz. Yazın kış gelsin artık, kışın da yaz gelsin artık diyen biri değilimdir bilirsiniz. Her daim havadan sudan konuştuğum için sadece bunları bilirsiniz. Sıkıntımız burada başlıyor işte. Size bir fıkra anlatarak olayı özetlemek isterdim ama fıkra anlatırken tam en heyecanlı yerinde unutan bir adamımdır o yüzden ne kadar komik fıkra olsa da eğer ben anlatıyorsam kimse gülmez.

Ama ben fıkra anlatmadan güldürmek isterim herkesi. Bunu da istemem aslında. Böyle bir şeyi kendime görev edinmiş değilim. İnsanları güldürmeliyim diye şartlanmadım hiç bir zaman. Ama insanlar böyle gülünce kendimi komik hissediyorum işte o kadar. Komik olmanın verdiği  avantaj ile " kızlar komik erkekler hoşlanır " tabusunu da yıkmışımdır yani. Nerde bu kızlar o zaman ben neden senelerdir yalnız başıma gidiyorum insanları güldürmeye.
Hadi yalnız gidiyorum ama neden yalnız dönüyorum. Kolumda biriyle dönsem fena mı olur sevgili kadıköy-pendik yolcuları.

Konuyu dağıtmak istemem ama kıssıdan hisse yapacak durumum da yok. Bir şikayetim var sadece izin buyurursanız söyleyip gideceğim. Evet kızlar kendini güldüren erkelerde hoşlanır. Hoşlanmasına hoşlanırlar ama asla onunla etkili iletişime geçmezler. Hep komiklik isterler. Sonra erkek arkadaşlarıyla tanıştırırlar. Muhtemelen "gel aşkım bak miskin çok komik bi coçuk onu çok seveceksin" derler arkadaşlarına. Kıskanç olan erkek arkadaşları ile tanışınca da adam "heee bu lavukmuymuş komik dediğin " diyerek burun kıvırırlar.
Yahu ben komiklik yapmıyorum ki olaylar komik gelişiyor bu durumda ben neden komik oluyorum onu anlamıyorum. Haydi miskin bize komiklik yap diyen olmadı şimdiye kadar. Ben şaklabanmıyım lan. Siz söyleyin sevgili para üstünü alamayanlar.

Hep arkadaştır miskin bazen hüzünlü bazen karamsar ama her zaman komik bir arkadaştır. Hep öyle yer edinmiştir  hayatlarda. Arada bir hatırlanan ve gülünen bir adamdır miskin. Hiç bir zaman unutulamayacak adam olmamıştır. Olmaz da zaten çünkü sizin değerli dediğiniz şeye o güler onunla çok rahat alay edebilir.
Ama siz değerli gördüğünüz hayatlarınızı hezeyan için de sürdürürken o keyfine bakar. Arkasına bakmadan.

Miskin kendi değerini bilir, kendi değerini bilenleri de bilir. Miskin sevebilir aşıkta olur ama kıymetini bilenlere gösterir bunu. Bazen bilinmez kıymet o zaman üzülür dostlar miskin arkasına bakmadan gidebilir. Güçlü değilidir miskin ama savunmasını bilir. Hayata karşı yenik durumda değildir.Ama hayat ile kendi arasında ki kavgayı kimin kazanacağını çok iyi bilir. Miskin bütün bahsini hayat üzerine oynar. Kavgayı hayat kazansa bile bahsi miskin kazanır.

7 Mart 2011 Pazartesi

Gel

Ben giderken 
Sen kalıyorsun
Sana gel diyemem
Kalmanı da istemem

4 Mart 2011 Cuma

Bana Ondan Bahset

Sevgili tesadüfleri sevenler. Adam karşısındakine " Bana ondan bahset " diye yalvarıyordu resmen. Üniversitedeki maceraları dinlemek istemiyordu. Tek derdi oydu. Kız duraksadı ve " Sen unutmadın mı onu " diye sordu. Unutmamıştı belli ki ve de unutamayacaktı. Nasıl unutsun gönlüne açılan o kocaman yarayı. Mümkün değildi.
Kıza o en yakın arkadaşından bahsetmesini istedi ısrarla. Yıllar geçmişti aradan ama adam hala umutla gözleri parıldayarak soruyordu her seferinde. Çok sevmişti bir daha onu sevdiği gibi kimseyi de sevemeyecekti. Sevmemişti de zaten.
Peki bu kadar severken neden ayrılık vardı. :Neden kavuşamadı sevenler neden yine rakı sofraları kuruldu ve sanat güneşimiz ağlattı sevenleri. Bir hata yapmıştı adam. Bir partide birliktelerdi.Alkolün su gibi aktığı o parti de adam kadınlar tuvaletine giderek en büyük hatayı yapmıştı. Sarhoş biri bunu yapabilir ama hatasında ısrar etti adam. Kadınlar tuvaletinde ne kadar kadın varsa hepsini tekme tokat dışarı atmıştı. Adam haklıydı ne işleri vardı o tuvalette kadınların.
Bunun üzerine bütün kadınların eşleri olay yerine gidip adamı dövmüşlerdi. Aslında ilerde anlatılınca komik bir hikaye olabilirdi ama olmadı işte. Kız yerin dibine girdi. Ama ses etmedi. Ilımlı karşılamıştı olayı. Ta ki ertesi gün adam kıza " Sen de erkekler tuvaletine gidiyordun sürekli ne işin vardı orada " diye çıkışıncaya kadar. Kız dayanamadı ve gitti bir daha hiç dönmedi. O vakitten sonra ne görebildi, ne de bir haberini alabildi adam.Facebookta da bulmadı onu. Şimdi karşısında onun en yakın arkadaşı vardı ve ondan anlatmasını istiyordu. Kız anlattı evlendiğini çocuğu olduğunu mutlu bir ailesi olduğunu. Adam hiç bir şey söylemedi bunun üzerine. Yeterliydi onun için bunlar. Bir sigara yaktı adam bunun üzerine. "Peki sen ne yapıyorsun" diye sordu kıza.
Adam kıza resmen yavşıyordu. Bunun üzerine kız kibarlığından ödün vermeden soruları savuşturmaya çalışıyordu. Artık çok sıkılan kız. Müsaade istedi çamaşırları balkonda unuttuğunu söyledi ve gitti.

Adam bunu üzerine bir çay istedi ve bir sigara yaktı.

Miskin çayı hesaba işledi ve getirdi çayla birlikte. O sıralar aç kaldığı için garsonluk yapan miskin adamın suratına baktı ve " Ya abi siktir git ya,  ne boş beleş adamsın sen " dedi ve işine devam etti.

3 Mart 2011 Perşembe

Bloguma Dokunma



Adamlar Tunnel

Sevgili Acun Firardalar.
Şimdi sosyal mesaj verecek havamda değilim. Biraz küfür edip gideceğim. Giderim gitmesine de buraya yazmam yüce adalet sistemimize aykırı olduğu için kodese de gidebilirim. Önceden düşünce suçlusu diye bir şey vardı şimdi bunun adını koymadılar daha ama bilişim suçlusu demek istiyorum ben. Şimdi uzay çağından bahsederken cilalı taşları uygun yerlerine sokan bu adamların neyin peşinde. 
Şöyle de bir şey var sevgili Televoleler. Bu teknoloji denen meret bizim adalet sistemimizin, mahkemelerimizin önünde olduğu için fazla sıkıntımız yok. Adamlar yıllarca youtube u yasakladılar ne oldu dns, ip profesörü aldu millet olmadı google a sordular nasıl girecem lan ben bu siteye diye. Hepsi emellerine ulaştılar. Komik adamlar google ın çok aşırı faydalı diyebileceğim bir çok eklentisini yasakladılar. Ben buna gülerim arkadaş.Hiç de affetmeden eklentiler kurarım sülalenize. 
Evet sevgili parliament sinema kulüpleri. Konuyu en pahalı benzine getirmek istemem ama internetimiz de çok ucuz değil. Buradan ttnet e oradan telekomun özelleştirilmesine kadar uzatırım. Uzatmak istemiyorum sevgili dostlarım bunları rakı sofralarında beraber tartışırız sonra. Lan dur rakıyı nerde içiyoruz o da yasak değil mi.  Boş ver o zaman tartışılacak bir şey kalmamış. Boşuna kendimizi yormayalım. En iyisi mi istiklale çıkalım da kısa etekli dekolteli birini bulursak ona tecavüz ederiz. Ona kimse bir şey demez dese bile bize demezler kıza derler giymeseymiş diye belki  bize maaş bile bağlarlar. O zaman sevgili mahallenin muhtarları  hepimiz mücahit oluruz. 

Bir yanda elde terazi ile eşitliği gösteren adaleti simgeleyen kurumlar bir yanda ile cami ve kubbeli logo ile diyanet işleri bir yanda üniversitelerimiz prof. ları. Sizler hangi insanlar için varsınız. Ya da biz insan değil miyiz. Ya da siz hangi halka ne dağıtıyorsunuz da biz mağduruz hala. Şimdi o terazinin ayarı siz büyüklere doğru kaçmış yetmemiş minareleri almışsınız o da yetmemiş dinazor dediğimiz adamları hep size doğru kaymış. 
Bu kadar çok kaçan bu çok kayan var iken ben size ne desem suçlu olacaksam. O zaman suçlu size kayarken acıtmış derim. 

İşin en salak tarafı tabi bize göre sevgili ceza ve sulh mahkemelerinin kuramadığı tunnel siteleri. Belki onlarındır bilemem ama bence ilk başta amaçları buydu. Baktın popüler hit bir site yasakla herkes tunnele girsin ordan reklam falan derken parayı kıralım hesabına giren büyükler sanırım bunda da başarılı olamayınca tunç devrine geçmeyi başarmadılar. 

Yahu sen ne akla hizmet grovesshark ı yasaklıyorsun diye sormuyorum neden çünkü aynı alt yapıyı geçen gün ttnet müzik sitesinde gördüm ve gördükten sonra hee normal o zaman dedim. Ama Grovesshark son yaptığı güncellemeler ile yine de ttnetmüziğin önünde ttnetmuzik ferdi tayfurun albüm çıkarmasını bekleyedursun. 

Evet sevgili dostlarım, evet sevgili bizimkiler ve evet sevgili kaygısızlar hepinizi çok öpüyorum ama samimi bir şekilde yoksa elimde terazi falan yok korkmayın sizlere adalet dağıtmaya gelmedim. 

Cıvık babam afedersin. 

1 Mart 2011 Salı

Pencerem Kafaya Çarptı

Bu işte bir terslik var sevgili Gesi Bağları.
Bugün başımdan geçen bir olaydı önemsiz. Tıbbi atığı gerekli yerine koyduktan sonra doğrulmaya çalışmam ile kafamda şimşekler çaktı. Yıldızlar indi gözüme. Kafamı pencereyle bütünleştirmek istemiyordum ama kafam penceredeydi olanca hızıyla. Çok canım yanıyor dostlarım kafamda üç santim çapında ve dokunulduğunda mükemmel acı veren bir şişlik var. Kısacası kafam kıyak. O pencere neden açıktı kim açmıştı hiç birinin cevabını bulamadım dostlarım bulsaydım onu, bir kafada ona atacaktım. Neyse ki kalın kafalı olmam bir kez daha işe yaradı. Yara almadan kurtuldum bu olayda biraz yıldızlar şimşekler derken geçti işte. Birde dokunulduğunda acı veren diyorum da ne diye dokunuyorum ki o zaman dokunmazsam acımaz. Bende bu olayı unutur giderim.
Kafam bir milyon bir o duvara bir bu duvara çarpıp durdum neticede kendime geldim sayılır. Haftanın ilk iş günü böyle başlarken birde traş olmam gerekiyordu. Sakala bak 3 gün kesme 4. gün belediye ormanı piknik alanı gibi oluyor. Alışmak mümkün değil. kafamın yüzde doksanı kıldan ibaret bunu fark ettim. %70 saç desek kalan % 20 si kaş idi, sakal idi , burun kılıydı derken kıldan ibaret bir kafa. Kalan kısım ise 4 mevsim kızarmış yanak ve burun birde kepçe kulaklardan ibaret. Ne biçim surat bu.
Yine olmadı sevgili Gülçehreler. Yani şurada bir kafamızı pencereye vurduk diye ne bileyim traş olmak zor geliyor diye kendimizi iyice suratsız yaptık iyi mi ? Yakışıklı adamımdır ben ya. Bilen biliyor dostlarım. Bir kere her dizide birine benzetebiliyorlar beni. Lost da bilmem kim, six feet under da bilmem şu hoş benzediğim adamları görmüş değilim. Sıfatsız adamlarda dostlarım beni gazlamak için dizilerden adamlara mı benzetiyor acaba beni. Hafiften kıllandım şimdi. Sırf bu yüzden de oturup dizi izlenmez ki.
Uyusam iyi ederim en sağlıklı karar bu olsa gerek bu gün.