26 Ekim 2010 Salı

Not Defterine Dökülenler

Öncelikle iş arkadaşlarıma teşekkür etmem gerekiyor sanırsam. Her biri çok kıymetli insanlar onları anlatmaya gücüm yetmedi şimdi ne kadar anlatsam bir yerde eksik bırakırım muhakkak o yüzden sadece mükemmel olduklarını söyleyerek yetineyim.
Not defterim vardır benim önlüğüm cebinde taşıdığım çok ta fazla işe yaramaz aslında ama cebimden eksik olmaz  çok muhterem Sedef (Sidif,Sepet,Browni) kardeşim işe geri döndüğüm 2 ya da 3. haftada bu not defterinin ne bi işe yaramadağını ve onu değerlendirmesi gerektiği söylerek başladı boş sayfaları değerlendirmeye ona bazen fatmiş bazen de gülde eşlik etti bu eğlenceli görevinde ve ortaya benim çok beğendiğim bazen okuyup güldüğüm bazen de düşündüğüm şeyler çıktı;


14.07.2010 sepet
sevgili yunus
saat 16:45 ve hiçbir kure gelmedi.çok mutsuzum

15.07.2010 sepet

sevgili yunus
saat 13:22 ve doğal olarak hiçbir kurye gelmedi. şuanda bunla ilgili hiç birşey hissetmiyorum.
anaaaa Mr ımı girmedim. çok mutsuzum

sevgili yunus saat 17:08 ve sadece yıldırım abi gelmedi gelsede pek bişey getirmez zaten..ben şuan oturdum onu bekliyorum.içerde de kontrol var. ama biraz biriksin diye şimdi gitmiyorum.sende inat ediyorsun gitmiyorsun.
hah! kapı çaldı kesin yıldırım abi!...

sevgili yunuş
şu an saat 17:40 ve herkes geldi sende mutluluktan opera söylüyorsun. bende bir oraya bir buraya koşturuyorum. lay lay lom gecıt patenleri..

16.07.2010 sepet

sevgili yunuş
 şu an saat 16:29 ve fatma deniz ve sen sigaraya indiniz.ben uyumak üzereyim ama uyursam tekrar
tırnağımı boyarsın diye tırsıyorum ve tabi oa gelir diye. aslında çok uykum var.
yunuş beraraber fotoğrafcılık kursuna gidelim bol bol fotoğraf çekelim sonra onları face e koyalım sen bana crow u getir ben izlim.sonra o kadar... bayyy..

31.07.2010 sepet
sevgili yunuş
 şu an saat 16:43 ve dakikalar çabuk geçsin istiyorum.bütün işler bitti canım sıkılıyor.bugün  boya kapaklarını öyle güzel temizledin ki öyle güzel....sonracıma öyle güzel öyle güzel.... canım sıkıldı yazcak bişey bulamadım. hadi bayyy.....

16.08.2010 sepet
sevgili yunuş
şu an saat 11:01 ve bugün pazartesi ve zaman nasıl geçicek bu hafta nasıl geçicek hiiç bilmiyorum.
daralıyorum, sıkılıyorum.senin midene kramp giriyor  şu an çünkü akşam ökküz gibi yemişsin. öküz!
zamanı geçirmek için yapıcak bişeyde yok iş yok. aslında uyuyabiliriz daktırlar gelene kadar.şimdi dışarıya
bakıyorum incir ağacı var ve tabiki canım incir çekiyor bi de tulum peyniri ve pide.mmmmmm...

11.08.2010 (gülden (golden) yazıyor )

sevgili dingil yunus bugün ramazanın ilk günü ve mal olmş durumdayız. tabi sen oruç değilsin ki bu duyguyu nereden bilesin allahın malı seni :)  bugün bitmeli yunus saat 16:00 ve ben bayılmak üzereyim sence bu normal mi? ben de kime soruyorsam artık.off ya hayat  ne sıkıcı zaten kazığın büyüğünü de yemek üzereyim herhalde :) neyse açılışıma devam edeyim
sevgiyle kal yunnus

17.08.2010   15:02 fatma

sevgili yunus şimdilik
 bu kadar arkası yarın !......

27.08.2010 sepet

sevgili yunuş
şu anda saat 16:03 bugün cuma ve yarın c.tesi pazartesi ise tatil. birgil abla uğraştı ve tatilimizi kazandı.çok mutluyum.bütün hafta sonu yeğenim erikle oynayacağım.oynarkende teyze kıyafetleri giyeceğim.belee koyu
renkli pantollar allı güllü tişörtler, kocaman topuklar.sonra telefonla da seni arayacağım naber yavrucuğum şimdi yeğenimi seviyodum çok yoruldum galiba romatizmalarım azdu diyeceğim. sigara içmeye gidiyorsun şimdi. açık bir  şekilde sesleniyorum sana bok iç!
 bu yoğurdu sarımsaklasaktamı yesek? sarımsaklamasakta mı yesek ?

08.09.2010 (fatma)

sevgili yunus naptın! nettin!nassın! iyisin! ya beni bugün çok sinirlendirdin az kalsın senin ümüğüne yapışacaktım illaki insanları sinirlendireceksin ve bezdireceksin azcık sevimli ol ya. ama nerdeee! neyse bugünlük yiter sonra devam ederim. hadi kal sağlıcakla

08.09.2010 sepet

sevgili yunuş
şuan saat 14:19 ve ben a ları bitirdim mr girmeye çalışıyorum fekat roland beyi beklediğim için yavaş gidiyorum.sende daha mr var diye ztreslisin ama korkma fatmayla yardım edicez sana...şuanda cerrahileri büyük bir  zitresle sıraya koyuyorsunuz burda herşey çok stresli sanırım formol ve ksilenden önce bizi ztres öldürecek. yemektede bekir abinin yaptığı türlü ötesi birşey var.içinde tavuk,sosis,biber(kırmızı, carliston),havuç,patates  var.baharatları saymıyorum sarımakte var tabi.kırmızı biber süper gözüküyor ama yemek insanda bi tedirginlik yaratıyo. napocaum bilemiyorum ama sanırım yiyeceğim.ayrıcana bugün canım çok tatlı istiyor çuklat olsa da yesek dimi ? Sepet


22.10.2010 sepet

sevgili yunuş şuan saat 14.20 ve ben mutfakta oturmuş sana bu satırları yazıyorum. rolandacığım sabah erken geldiği  için kapama işlerim falan erken bitti sana yardım ettim b de bitti şimdi sıra mrlarda. sonra yetersiz var tabi. ama hepsini hallederiz biz biz varya biz şampiyonuz fatma sigaraya gitti ve sen hala demek öyle ha deyip duruyorsun bu kadar üzüleceğini bilseydim sölermiydim o lafları ah ah dilim kırılsaydıda demeyeydim sana o lafları. benim  çevremde artık sana uygun kız yok hacı.yani artık derken nişanlılar, sevgilileri var ya da çok ağır ablalar var  ama sana gitmezler. yae üzülme. üzülme sen orjinal bi adamsın. kimsenin fark etmediklerini farkeder yapmadıklarını yaparsın,düşünmediklerini düşünürsün sadece nedendir bilmem kendini insanlara gösterirsin ki aslında hata. çünkü aslında biz seni sevenler asıl seni bildiğimiz için severiz senin gösterdiğin yunus sevmeyiz yane...sen ki  bana browni demiş adamsın.sen ki çimlerden bana eldiveni almış adamsın... şimdi gelelim asıl konuya pazartesi iş  görüşmesine gidecem, tırsıyorum...işi beğenirsem burdan nası gidecem hacı? arabaya binip vuuuu diye mi? o kadar mı, bitecek mi sonra patomed sayfasıi yeni bir iş ne kadar zor, yeni bir sayfa yeni insanlar....:(
şimdi topu fatmaya atıyorum o küçük prensi ile ilgili bişeyler yazacak Sepet

fatma
sana neden sevgili yunus diyorlar. bunu hala çözmüş değilim. yani sevgiyle ne alakan olabilir olsa olsa komşu kız  sevgiyle mercimeği fırına verdiğin için diyorlardır. yunus neden olmayan şeyleri sanki olmuş gibi ona buna şuna aktarıyorsun. ayrıca sana neden kamber diyorlar o da şüpheli neyse sana küfür etmek istiyorsum ama oa geliyor  kurtuldun. puf fatmiş


ve şimdi o cebimdeki o not defteri bir işe yarıyor artık. Cebimde kıymetsizce dolaşan not defterini bile kıymetli hale getiren bu insanlara teşekkür ederim. Daha önemlisi o önlüğün içindeki adama değer veren ve değer kazandıran bütün güzel dostlarıma teşekkür ediyorum.Bir gün gelecek bu güzel aile burada kalmayacak belki ama hatırlardan ve gönüllerden hiç bir şeyin eksilmeyeceğini biliyor olmak ne güzel şey....

22 Ekim 2010 Cuma


Deniz Kenarında Keşiş (Almanca: Der Mönch am Meer), Alman romantik ressam Caspar David Friedrich'in yağlıboya tablosu. Tablo 1808 ile 1810 yılları arasında Dresden'de çizildi ve ilk olarak ressamın Meşe Ormanında Manastır isimli tablosuyla birlikte Berlin Akademisi'nin 1810 sergisinde sergilendi. Bu sergide Friedrich'in talebi doğrultusunda Deniz Kenarında Keşiş, diğer tablonun üstüne asılmıştı.
Serginin ardından her iki resim Prusya kralı Frederick William III tarafından satın alındı. Bugün iki tablo, Berlin'deki Alte Nationalgalerie'de yan yana asılıdır.
Uzun bir elbise giymiş ve bir eliyle çenesini tutmakta olan tek başına bir figür, yer yer otlarla kaplı boş bir arazide dikilmektedir. Genelde keşiş olarak yorumlanan bu figür, resmin izleyicisine tamamıyla arkasını dönmüş, denizi ve resmin dörtte üçünü kaplayan gri ve boş gökyüzünü incelemektedir. Yüksek bir uçurum kenarında mı, yoksa denize doğru alçalan bir zeminde mi dikildiği belirsizdir. Koyu renkli denizin üzerinde, zaman zaman martı olduğu da düşünülen beyaz dalgalar bulunur.

Tablo, Friedrich'in tartışmalı Tetschen Altarı sayesinde ilk başarısını kazanıp eleştirel tanınırlığa ulaştığı bir dönemde çizildi. Ressam Deniz Kenarında Keşiş ile başarısını artırdı ve daha fazla ilgi çekmeye başladı.
Friedrich peyzajlar çiziyordu. Ancak bunları stüdyosunda tasarlayıp çiziyor, bunun için de serbest biçimde çizdiği plein air eskizlerden birkaçının sadece en ilgi çekici özelliklerini birleştirerek yeni kompozisyonlar oluşturuyordu. Bu indirgemeci teknik Deniz Kenarında Keşiş'te de görülür. Ressam bu tabloda, daha önce çizdiği bazı farklı unsurları daha sonra resimden kaldırmıştır.
Friedrich resmi çizmeye muhtemelen 1808'de Dresden'de başladı. Şubat 1809 tarihli bir mektubunda tablodan ilk defa bahsetti. Ayrıca ressamı ziyaret eden çeşitli kişiler de aynı dönemde resimle ilgili bilgiler vermekteydi. Örneğin ressamın br dostu olan Bayan Kügelgen, Haziran 1909 tarihli bir mektubunda resimdeki sakin gökyüzünü tarif etti. Son zamanlarda yapılan bazı bilimsel incelemelere göre tablonun ilk hâlinde, ufukta yol alan iki küçük gemi vardı, ancak Friedrich bunları daha sonra resimden kaldırdı.Ressam, tablonun sergilendiği tarihe kadar üzerinde ufak değişiklikler yapmayı sürdürdü ancak temel kompozisyon hep aynı kaldı


Yarı Batık Köpek



Yarı Batık Köpek ya da kısaca Köpek (İspanyolcaPerro semihundido, diğer adıyla El perro), İspanyol ressam Francisco de Goya'nın 1819 yılında aldığı evin duvarlarına dekorasyon amaçlı çizdiği Kara Resimler'den biri. Goya'nın bu çalışması evin üst katında, kapı girişinin sol tarafında yer alıyordu.
Eser, diğer Kara Resimler ile birlikte 1873 yılında Frédéric Émile d’Erlanger emriyle, Salvador Martínez Cubells tarafından tuvale aktarıldı.d’Erlanger Belçikalı bir bankerdi. Aktarılan resimleri 1878 yılında Paris'te açılan "Evrensel Sergi"'de satmak istiyordu. Fakat, bankerin planları gerçekleşmedi, resimler alıcıların ilgisini çekmedi ve satış yapamadı. Bütün resimler elinde kalınca onları1876 yılında Prado Müzesi'ne bağışladı.
Yarı Batık Köpek sade ve süssüz bir eserdir. Goya, bu resimde eğik toprağın içine saklanmış ya da batmış bir köpeğin sadece başının görünmesini betimledi. Köpeğin bu hali ve yukarı doğru bakışı bu resmin yalnızlığı anlattığı yorumlarına sebep oldu.
Bu eserle ilgili farklı yorumlar yapıldı. Bitmemiş bir resim olduğunu iddia edenler olduğu gibi köpeğin çevresini saran boşluk sebebiyle yaşadığının farkında olmadığını söyleyenler oldu.
Her şeye rağmen bu eserin resim geleneklerinden kopuşun simgelerinden biri olduğu açıktır. Goya'nın köpeği resim sanatında konunun bağımsızlığının uç örneklerinden biridir. Renklerin kullanımının basitliği, çok geniş bir alana yayılmış az sayıda öğe kullanımı, dik olarak çizilmiş olması ile fark yaratmıştır.
Antonio Saura tabloyu "dünyadaki en güzel resim" olarak gördüğünü açıkladı. Rafael Canogar ise "görsel bir şiir" gibi bulduğunu söylediği Yarı Batık Köpek'in batıdan çıkan ilk sembolist resim olduğunu iddia etti. Bu çalışmayı Antoni Tapies ve Francis Bacon'ın çalışmaları ile karşılaştırdı.



Güzel Olmuş

Daha önce ve geçen hafta sonu önünden defalarca geçilen bir kapı ve her seferinde kapalı ve ardında neyin olduğunu merak ettiğim bir kapı. Ne olduğunu sorduğumda da Han işte abi cevabını alıp tatmin olmadığım büyük bir kapı işte. O kapının önünden son geçişimde bir aralık vardı ilk defa açıktı akşamın bir saati "Allah Allah" dedim ve elimde fotoğraf makinesiyle yöneldim kapıya ve ilk bu fotoğrafı çektim kimse yoktu ortalıkta makineyi ayarlamaya çalışırken flaş açmışım ve tekrar çektim o anda güvenlik görevlisi karşımda beliriverdi hiç bir şey demeden yaklaştı ve garip bir şekilde  ne yapıyor bu manyak dercesine susarak bakıyordu sonra ayar yapamadığım için onu da çekip gülerek "iyi akşamlar" dedim ve koşarak uzaklaştım. Sonra koşarak Han abi işte diyen adamı yakaladım " olum tamam ruhu yakaladım dayak yeme pahasına fotoğraflar çeker oldum tamam oldum ben " diyerek güldüm hani lan ne çektin dedi ve birlikte baktık ilk çektiğim fotoğrafa ee bu güzel olmuş lan dedik diğerleri ise işe yaramaz. Neyse iyi oldu güzel oldu tatminde olduk ne varmış ne yokmuş kısada olsa gördük.
Ya işte öyle Miskin şimdi ne diyor bu adam dediğini seziyorum. Görmek istersen eğer kapıların ardında ne var ne yok aşındıracaksın o kapıların yolunu ki açık olma fırsatını yakalayasın ben 2 günde kaç kere geçtim oradan bilemiyorum ama hiç birinde o kapı için geçmesem de o yoldan her geçtiğimde aynı heyecanla baktım o kapıya  ve yarım dakika kadar bir zaman bulabildim o aralıktan bakabilmek için. Doğru yerde doğru zamanda bulunursan fırsatlar kendi ayağı ile gelir o zaman senin kapına, ama kaçırmayacaksın hiç birini Miskin kalkacaksın olduğun yerden ve yakalayacaksın onu.
Ben hiç yapamadım onu, gelenleri görmezden geldim istediklerimin kapısını aşındıramadım.

20 Ekim 2010 Çarşamba

Zorlama Arkadaşım...



Yaklaşık 15 dakika kadar tel örgüleri ve dalları almadan kızılcığa odaklanmaya çalışarak güzel bir fotoğraf yakalayabileceğimi düşündüm yaklaşık 30 kere çektim ve sildim olmadı o kafamda kurduğum güzel fotoğrafı bir türlü yakalayamadım ve artık vazgeçmişken birden bu açıyı gördüm ve basıverdim deklanşöre bir kere de iş bitmişti ve o kafamdaki fotoğraftan daha güzel bir fotoğraf çıktı ortaya buna çok sevindim. O kafamda kurduğumu yakalayamadım diye hiç düşünmedim bile böylesi daha güzeldi.
Tıpkı hayat gibi bazen kurduğunuz bir şeylere ulaşamazsınız ya da ulaşmaya çalışırken farklı şeyler yakalarsınız, o yakaladığınız şeylere dikkatli bakın belki sizin kurduğunuzdan daha güzel bir şeyler vardır orada. O zaman bırakın düşünmeyi hayatın size gösterdiklerini yaşayın ve bu güzelliğin tadını çıkartın.

19 Ekim 2010 Salı

ve Başlıyoruz


Yolculuğumuza başlıyoruz artık, 2 gün önce aldığımız kararda emin adımlarla yürümek için bu ilk adım. 
Kısaca bu yolculuğun hikayesi Edirne'de başladı. Nerede biteceğini kestirmek mümkün değil tabi Edirne'ye  Balıkesir sokaklarının ve bu fotoğraftaki tren yolunun hemen kenarındaki bankaların üzerinde başlayan ve her geçen gün daha da artan muhabbeti ile dostluk mertebesine ulaşan bir insanı görmeye gittim. Güzel bir hafta sonu geçirdik ve bu hafta sonu içerisinde bloga geri dönme fikri de çıktı bizde hemen işe koyulduk tabii. 
Şimdi gelelim bloga adını miskin koydum blogun, "blog" demek zor olacak diye düşündüm o yüzden şimdi miskinle muhabbetin ona seslenmenin zamanıdır. Miskin'in oluşabilmesinde katkısı bulunan kadim dostlara selam olsun.