Durma o pencerenin önünde öyle çekil gir içeri. Durma orada saksı gibi. Her akşam üstü güneşle buluşurken sen ben o yoldan geçmek istemesem de ayaklarım gider işte. Çıkmak istemem hiç bu yokuşu. Her zaman yorar beni inerken de çıkarken de. Sen o pencereden güneşe baktıkça ben o yoldan sana bakacağım. Bütün inişlerim ve çıkışlarım kısacası, bütün yollarım o pencerenin önüne çıkar. Sen de pencereye çıkar mısın?
Bu bir dengesizlik oyunu mu yoksa dengeye oturtamayan ben miydim. O pencerenin önünde ki demir parmaklılara ne demeli peki. Onlar daha dengesiz değil miydi. Seni orada alıkoyan onlar mıydı yoksa? Ne kadar anlamsız değil mi onlar. Ah o demir parmaklıklar.
Tutsaklığına üzülür müsün bu yağmurda ıslanamadığın için. Yoksa sevmez misin yağmuru. Yağmur tıklatınca pencereni korkar mısın ondan ? Ya rüzgara ne demeli. Açık görünce hemen dolmaz mı içeri. O sokağın kokusunu da alır gelir diye korkar mısın rüzgardan da?
Ne diye durursun o pencerede? Bu yol senin de yolun değil mi. Neden çıkmazsın yollar gözünü mü korkutuyor yoksa. Yokuşun sonunda ne var hiç mi merak etmezsin.
Etmiyorsun anlaşılan güneşe öylece bakarsın o pencerede. Geceden mi korkarsın, sana karanlığım ile gelsem çıkar mısın pencerene? Korkar mısın benden?
Tamam.
Peki hiç mi korkmazsın tutsaklığından...
2 yorum:
Korkarım.. ama içimdeki karanlıktan.. kendi içimdeki.. senin karanlığın benimkine aydınlık gelir.. kamaşır gözlerim.. korkarım:)
korkarım dönmez yüreğim :)
Yorum Gönder